Farsça “cadu” sözcüğünden gelen bu kelime
- Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak.
- Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
- Çok güzel göz.
Anlamlarına gelir(1). Cadı kelimesinin Anadolu’da z > d ses değişimi ve kelime sonundaki vokallerin yuvarlaklaşması tesiriyle u harfine dönüşüp nihayetinde “cadı” olmasıyla dilimizde yerini almış bir kelimedir.(2)
Dünya genelinde yaygın olan cadı inanışı Osmanlı’da da oldukça yaygındı. Evliya çelebi Seyahatnamesi’nde çeşitli cadı hikayeleri anlatılır.
Sağlığında üzerinden kedi atlamış veya köpek eti yemiş insanların, öldükten sonra hortlayarak cadı olacaklarına inanılır.(3)
Doğu Karadeniz Bölgesi inanışlarında cadılar sıradan insanlar olup cadılığı başka bir cadıdan öğrenirler. Laz inanışlarında cadıların üç parmak uzunluğunda kuyrukları ve koltuk altlarında sinek kanatlarına benzer kanatları vardır.(4)
Trabzon yöresinde cazı veya mayısa olarak bilinirler. Yeni doğmuş buzağıların yüreklerini yerler, kundaktaki çocukları boğar, kedi örümcek gibi hayvan formlarında evlere girerlerdi. Yeni gelinleri telkin yoluyla cadılığa özendirirlerdi. Cadılar, yanlarında taşıdıkları insan pisliğini üzerlerine sürerek uçma yeteneği kazanırlar, çalı süpürgelerine ters oturur ve gözlerini kapayınca uçmaya başlarlar, gözlerini açtıklarında istedikleri yere varmış olurlardı. İnanışa göre uçarken bir dikenliğe düşerlerse mayısalıkları yok olurdu.(5)
Trabzon yöresinde çok güçlü olan cadı inanışına göre Rumi takvime göre 1 mayıs gecesi, yani 13 mayısı 14 mayısa bağlayan gece cazular evlere girer kaşıkları tırmalarlar, evin bereketini götürürlerdi. Bu gecede tarlalara dikenli dallar dikilir, evin, ahırın kapısına, bacalara dikenler takılırdı.(6)
Şalpazarı’nda cazı genellikle insanlar arasında dargınlık, kırgınlık sokan, eli günü birbirine düşüren, karıştırıcı, ara bozucu, boşboğaz, kötü kimsedir. Çoğunlukla kadın olmakla beraber erkek de olablir.Cinlerle, kötülük eden perilerle konuşur, gizli nesneleri bilir, korkulu, ürpertili yerlerde gezer, geceleri evlere girer ,küçük çocukları kaçırır.(7)
Cazu olmak için tuvalet akarından yedi yudum su içilir, Kuran’ı Kerim çiğnenir. Bu kişinin başından bir alev çıkar.İman kendini kuş gibi uçarak terk eder. Artık dini imanı terk etmiş olur.(8)
Cazular, istedikleri zaman kılık değiştirebilirler, bebeklerin yüreklerini yiyerek onları öldürürler. İnsanları hasta edip öldürürler.(9) Hatta buzağıları da ciğerlerini çıkarıp öldürürler.
Cazular her yıl Kırım’a giderler. Bu sırada kayıklarına kürek olarak sığırların kürek kemiğini kullanırlar. Bu kemiğin kullanılmasını önlemek için bütün olarak çıkarılmış olan kürek kemiğinin ortası delinir(10). Dünyaın bütün cazuları Kırım’da toplanır, birbirlerine kül serper, got ve demir taraklarla döğüşür-lermiş. Nerenin cazusu galip gelirse o yıl orda bereket olurmuş(11). Yenilen cazular, insanların yüreğini alır, üstün gelen cazulara yürek ziyafeti verirlermiş. Her kimin yüreği alınacaksa o adamın yaşı kadar cazu toplanıp yüreği almaya gidermiş.(12)
Birisinin cazu olup olmadığını anlamak için suya atılırmış. Cazular suya batmadıkları için böylece anlaşılırmış. Şalpazarı merkezde bulunan cazu gölü bu amaçla kullanılan yerlerden birisiymiş. Cazu olduğundan şüphelenilenler-bunlar genellikle kadındır- bellerine dırmaç bağlanıp göle atılırmış. Suya batanlar çekip çıkarılır, batmayanlar ise cadı olarak suçlanırmış (13)
Cazulardan korunmanın çeşitli yolları vardır. Bunlardan birisi evin kapısına, bacasına, pencerelerine diken sarmaktır. Cazular yaralanıp vücutlarından kan çıktığında insan şekline döndükleri için bu dikenlerden geçemezler.(14) Yörede anlatılan “analık” isimi bir masalda cazu olan üvey annelerinden kaçan çocuklar geçtikleri çorta tarak atıp dikenlerin uzamasını sağlarlar ve kaçarlar. Onları bekleyip vücutlarına iğne batırıp kan çıkararak yakalamak da mümkündür. Cazu yakalanınca ya öldürmek ya da kimseye söylememek gerekir. Söylenirse daha çok kötülük eder.(15)
Yöre anlatılarında cazular çeşitli hayvan kılıklarına girerler ve zarar verecekleri yere ulaşırlar. Örneğin kedi kılığında ahıra girip buzağının ciğerini yerler. Bu durumda beklenip bir tarafları kesildiğinde kim oldukları anlaşılır.
Her cazu büyü yapar, ancak her büyücü cazu değildir. Cazunun en önemli özelliği kılık değiştirebilmesi ve yüreğini-ciğerini yiyerek kurbanlarını öldürmesidir. Büyücüde ise bu özellikler yoktur. Şalpazarı’nda büyü yapmaya “cazuluk etmek” veya “sırıbatlık etmek” denir. Büyü yapma , bu işlerle uğraşmaya da “bilgisi olma” denir. Cazunun etkilediği kişiler Kur’an okunurken rahatlarlar. Yine muskalar da büyülerden korunmada etkilidir. Gümüş hamaylılar da büyüleri etkisiz kılar.(16) Yörenin erkek ve kadın giysilerinde eskiden bol miktarda kullanılan gümüş takıların amaçlarından biri de yapılan büyüleri etkisiz kılmaktır.
Cazu inanışı yöresel türkülerde de yer bulur.
“Sis’e dıman gelende
Damla atıyu damla
Cazu anan duymadan
Gonuşalım bi hamla” (17)dörtlüğünde olduğu gibi genellikle sevilmeyen kadınlarla eşleştirilir.
Anadolu Korku Öyküleri kitabının 3. Cildinde yer alan Mehmet Berk YALTIRIK’ın Cazı Nene isimli hikayesi de Trabzon ve Şalpazarı yörelerindeki cazu inanışlarını konu almaktadır.
KAYNAKÇA:
1-https://sozluk.gov.tr/
2-https://eksisozluk.com/cazu—529418
3,4,5-ÖZTÜRK, Özhan; Dünya Mitolojisi.
6-GEDİKOĞLU,Haydar; DOĞU KARADENİZ MASALLAR, ÖYKÜLER, SÖYLENCELER, DESTANLAR.
7,8,9-ÇELİK Ali;Çepni Kültürü
10-AKDEMİR, HanifeKireç Mahallesi
11- ÇELİK Ali;Çepni Kültürü
12-GÜLAY, Abdullah; Geyikli
13-KAYA, Hüseyin, Kalecik mahallesi
14,15- ÇELİK Ali;Çepni Kültürü
16-ÇÖMEZ , Salih,;Kalecik Mahallesi