Yücel KAYA
Şalpazarı halk kültüründe önemli geleneklerden biri de halk arsında kullanılan takvimdir. Bu takvim Anadolu’da yaygın olarak kullanılır ve Rumi takvime dayanır.
Rumi takvim, Hicreti başlangıç kabul eden, güneş yılı esaslı bir takvimdir. Yani dini uygulamalar yapılırken kullanılan ay esaslı hicri takvimin güneş temel esaslı olmuş halidir. Hac, ramazan gibi dini ibadetler ay esaslı takvime göre uygulandığı için her yıl 11 gün öne gelir. Rumi takvimde ise güneş temelli olduğundan takvim sabittir.
Tanzimat Dönemi’ne kadar Osmanlı Devleti’nde Hicrî takvim her sahada resmi takvim olarak kullanılıyordu. Yılbaşı 1 Muharrem’di. Tanzimat Dönemi’nde, 13 Mart 1840 Miladi tarihi, 1 Mart 1256 Cuma günü olarak Rumi takvimin yılbaşı kabul edildi. Bu tarihten sonra çift takvim uygulaması başladı, aynı anda hem Hicri takvim hem de Rumi takvim 1870 miladi yılına kadar birlikte uygulandı. Hicri takvim ay yılına göre, Rumi takvim ise güneş yılı esaslı hesaplandığı için, Hicri takvimde senenin son günü rumi takvimin çakışan senesinden her yıl 11 gün daha geriye düşüyordu. İkiliğin önlenmesi için o tarihten sonra artık sadece Rumi takvim kullanılmaya başlandı. Rumi takvim, Batının kullandığı Gregoryen miladi takvimden 13 gün gerideydi. Rumi takvimde birinci ay mart ayıdır, Rumi yılbaşı da 14 mart gününe denk gelir.
Halk arasında “sizin ay- bizim ay”, ”kocakarı ayı”, “alaturka ay” gibi tabirlerin kaynağı da aradaki 13 günlük farktan kaynaklanır. Miladi takvimdeki ayların 14. Günü, Rumi takvimde ayın 1. Günü olur.
Galandar, Hıdırellez, yayla göçleri, yayla şenlikleri, tarım uygulamaları, hava tahminleri vb uygulamalar hep bu takvime göre ayarlanır. Şalpazarı kültürü ile ilgili araştırma yapanlar, ya da şenlik gibi uygulamalarla ilgili çalışma yapanlar bu takvimi bilmediklerinde mayıs yedisi ile hıdırellezi karıştırma gibi çok önemli yanlışlıklar yapıyorlar.
“Mart geldi dert geldi” diye anılan mart ayı Şalpazarı halk kültüründe çok önemli bir aydır. Mart bozma, sayışlar, mart dokuzu gibi uygulamalar vardır. Şimdi bunları sıraya inceleyelim:
14 mart , yılın ilk günüdür. O gün eve ilk giren kişi martı bozmuş olur. Eve ilk giren besmeleyle içeri girip bir avuç suyu tereğe serper. O kişinin hayırlı olup olmamasına göre yılınız rahat geçebileceği gibi gibi hayırsız olursa zor bir yıl geçirebilirsiniz.
Mart bozma uygulaması aynen galandar bozma uygulamasında da vardır. Aradaki fark; galandarın hayvanlar, martın ise tarlalar için sayılmasıdır. Bazen yılı kötü geçenler “ galandarı, martı hayırsız biri bozdu” derken; daha önceden denemiş olan hayırlı kişiler mart bozmaya çağrılır.
Martın ilk on iki gününe “sayış günleri “ denir. Bu günlerde her bir gün yılın ayına denk gelir. O gün hava nasıl olursa o ayda da havanın öyle olacağına inanılır. Örneğin14 mart-1 mart, mart ayına; 15 mart-2 mart abıl ayına; 16 mart-3 mart mayıs ayına karşılık gelir. O günlerde hava bozuk geçerse denk geldiği aylarda da bozuk olacağı düşünülür.
Mart dokuzu, 22 marta karşılık gelir. Bu günlerde göle girip ıslandıktan sonra çıkan bir kurdun kuyruğunu kurutacak kadar hava açık olursa yıl içinde havaların iyi gideceği düşünülür. Bazı köylerde kurt göle martın dokuzunda girer, on ikisinde çıkar. Dolayısıyla martın on ikisi açık olursa yıl güzel gider.
Mart dokuzunda yapılan bir başka uygulama kabak dikmektir. Bu gün dikilen kabakların verimli olacağına inanılır.
Tüm Türk Dünyası’nda , Orta Doğu ve Ön Asya’da kutlanan nevruz da 21-22-23 mart tarihlerinde kutlanır. Bizdeki mart dokuzu geleneği de nevruz karşılık gelir. Buradaki kurt motifi de muhtemelen eski Türkler’deki kurdun öneminden gelmektedir.
KAYNAKLAR:
1-ÇELİK,Ali; Trabzon, Şalpazarı Çepni Kültürü