ŞALPAZARI VE KALANDAR
Kalandar, Şalpazarı ağzında galandar, 14 ocak-13 şubat arasındaki aydır. Kalandar kelimesi Latince kökenli “calandae” ayın birinci günü anlamındadır. Bu sözcük İngilizce takvim anlamına gelen “calendar” kelimesinin de kökenidir
Kalandar; Yunanistan’da Türkiye’den giden Karadenizli mübadiller arasında, Türkiye’de Doğu Karadeniz bölgesinde kutlandığı gibi ayrıca Kafkasya’da Gürcistan, Abhazya ve Ermenistan gibi ülkelerde, Karadeniz’in kuzey ve kuzey batısında ise Ukrayna, Letonya, Moldova gibi birçok ülkede az veya çok bilinen, uygulanan bir geleneksel değerdir.
Kökeni konusunda çeşitli görüşler vardır.
1-Antik Yunan’da 15 Ocak-15 Şubat’a denk gelen “ gamalion” denilen evlilik törenlerinden kaynaklanmaktadır. Tarihsel süreç içinde kalandar; bolluk, bereket, eğlence, şenlik ve yeniden doğuş imiyle bağlantılı olarak farklı coğrafya ve kültürlerden de etkilenmelerle seyrini sürdürmeye devam eder. Romalılar döneminde yeni yıl “Kalande” adı verilen çeşitli şenliklerle kutlanırdı. Sonraki yüzyıllarda aynı kutlama Bizanslılar da varlığını sürdürür Romalılardaki “Kalende” Bizans döneminde Hıristiyanlık motifleriyle dinî bir kimliğe bürünür. Pontus Bölgesinde ise Bizanslılardan farklı olarak “Kalandofota” adıyla esas itibariyle Roma dönemindeki gibi kutlanır.
2-Necati Demir’in görüşüne göre ise Rumi takvimin başlangıcı olan 14 Mart’ta yapılan yeni yıl kutlamaları miladi takvimin kabulüyle 14 ocağa alınmış ve aynı gelenekler devam etmiştir.
Kalandar kutlamaları sırasında kemençe çalıp kapı kapı gezme, torba atma, kalandar sofrası, kalandar çöreği, kalandar bozması, gün sayması gibi çeşitli uygulamaları vardır.
Şalpazarı’nda kalandar , çevredeki pek çok yer gibi önemlidir. Ancak kalandar geleneği uygulaması olarak sadece kalandar bozma geleneği vardır. 14 ocak günü, eve ilk giren kişi kalandarı bozmuş olur. Bu kişinin ev halkından olup olmaması önemli değildir. Önemli olan 13 ocağı 14 ocağa bağlayan gece evde kalmamış olmasıdır. Eskiden, evin kalandarını ev halkından birine bozdurmak isteyenler o kişiyi başka bir eve yatıya gönderirlerdi.
Eve giren kişi besmele çekerek girer. Evin terek kısmına ve içerilere su serper . Eve giren kişi eğer uğurlu biri ise o yıl hayvanlar bereketli olur. İşler rest gider. İşler kötü giderse de kalanadarı bozan kişinin hayırsızlığına bağlanır. Bu sebeple bu konuda hassas olanlar kalandarı bozulmamış eve girmek istemedikleri gibi kendi evlerine de uğursuz gördükleri kişileri almazlar.
Yine eve bereket getirmesi için sabahtan kuzu, oğlak gibi hayvanlar alınırdı.